...Bütün bunların üzerinden süratle düşünüp geçiyordum,çünkü öncelikle yaşadığım mutluluğun ve kendini kabul ettirişindeki kesinliğin sebebini araştırmam gerekiyordu;geçmişte bu araştırmayı ertelemiştim.Bu sefer bana mutluluk veren çeşitli izlenimleri birbiriyle karşılaştırarak bu mutluluğun sebebini tahmin etmeye başlamıştım;hepsinin ortak özelliği,tabağa çarpan kaşık sesini,döşeme taşlarının arasındaki yükseklik farkını,madlenin tadını,hem şimdiki anda,hem de uzak bir geçmişte hissetmemdi;o kadar ki,geçmiş şimdiki zamana el koyuyor,hangisini yaşamakta olduğum konusunda beni tereddüte düşürüyordu;aslında,bu izlenimlerden haz duyan benliğim,izlenimin hem geçmişteki bir günde,hem de şimdi sahip olduğu ortak özellikten,zaman-dışı oluşundan haz duyuyordu;bu benlik,sadece şimdiki zamanla geçmiş zaman arasındaki bu özdeşlikler sayesinde,yaşayabileceği yegâne ortamda bulunabileceği ve nesnelerin özünü tadabileceği zaman,yani zamanın dışında ortaya çıkıyordu.Bilinçsiz olarak küçük madlenin tadını tanıdığım anda ölüm konusundaki endişelerimin dağılması bu şekilde açıklanabilirdi,çünkü o anda benliğim,zamandışı bir benlikti,dolayısıyla gelecekteki değişimlere kayıtsızdı.Bu benlik sadece nesnelerin özüyle besleniyordu ve hayalgücü işin içine girmediği için duyuların bu özü kendisine sunamadığı şimdiki zamanda besinini sağlayamıyordu;eylemin yöneldiği gelecek,bize bu özü bağışlar.Bu benlik,sadece ve sadece eylemin,anlık hazzın dışında,bir benzerlik mucizesi sayesinde şimdiki zamandan kurtulabildiğimde belirmiş,kendini göstermişti bana.Hafızamın ve zihnimin asla başaramadığı şeyi,eski günleri,kayıp zamanı yakalamamı,bir tek bu benlik sağlayabilirdi...
YKY, 2001,s.179-180
çev. Roza Hakmen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder