Tüm fiilleri ve kendi kendi içinde gizlenmiştir o.
Elektrikli yazı makinalarında mırıldanır
Kendine bağlı bir elektrik gücüdür o, kendi telleri
olduğu zaman
Geniş bir örümcek ağıdır
Ve ben örümcek ağının son milyonuncu sonsuz
uzantısı üstünde bir tasalı kişi
Yitik, ayrık, bir solucan,bir düşünce, bir kendi kendisi
Çin'in milyonlarca iskeletinden biri
Özel yanlışlıklardan biri
Ben allen ginsberg bir ayrık bilinç
Tanrı olmak isteyen ben
Sonsuz Uyum'un en küçük titreşimini duymak isteyen
ben
Titreyerek ateşteki uçucu müzik tarafından
yokedilmesini bekleyen ben
Tanrı'dan tiksinen ve ona bir ad veren ben
Sonsuzluk yazı makinasında yanlışlar yapan ben
Ben, mahvolmuş ben
Ama evrenin öbür ucunda milyon gözlü adsız
örümcek
Sonu olmayan bir ağ örüyor kendinden
Canavar olmayan canavar elmalarla, kokularla,
Demiryollarıyla, televizyonlar kafataslarıyla
yaklaşıyor
Bir evren ki kendi kendini yiyor, bir evren ki kendi
kendini içiyor
Kafatasımın kanı
Göğsü kıllı tibetli yaratık ve karnımın üstündeki
Zodyak
Eğlenmesini bilmeyen bu adaklık kurban
Aynadaki yüzüm, ipek saçlar, gözlerimin altında
çizgiler halinde birikmiş kan, emici, bir kokuşuk
bir kokuşkan uçarılık
Bir hırıltı, bir zırıltı, sonsuzluk içinde bir bilinti ki
Tüm Evrenlerin gözünde bir sürüngen
Varlığımdan kurtulmaya çalışarak, Göz'e girmeyi
beceremeden
Kusuyorum, trans halindeyim, gövdem çırpınıyor,
miğdem buruluyor,ağzımdan sular geliyor, burda
Cehennem'deyim
Örümcek ağları üstündeki çıplak yaşamsız
mumyaların sayısız kurumuş kemikleri,
Hayaletler, bir Hayaletim ben
Müzikte bağırıyorum durumumu, odaya, yakınımda
kim varsa ona,bağırıyorum, siz, Tanrı mısınız
siz?
Hayır, Tanrı olmamı mı istersiniz?
Cevap yok mu?
Her zaman bir Cevabın olması mı gerek? Cevap verin,
Sanki benim elimde Evet ya da Hayır demek
Tanrıya şükürler Tanrı değilim! Tanrı'ya şükürler
Tanrı değilim!
Ama girebilmek için Birlik'in Evet'ini özlüyorum
Dalabilmek için evrenin her köşesine, hangi koşullar
altında olursa olsun
Bir Evet, var... bir Evet varım, yaşıyorum... bir evet
siz varsınız yaşıyorsunuz.... bir Biz
Bir biz
Ve bir Şu olmalı, ve bir Onlar, ve bir Cevapsız Şey
Borulardır o,Multible Scelorosis'dir o,
Umudum değildir o
Sonsuzluktaki ölüm değildir
Sözüme dikkat
Bir Hayalet Tuzağı, Sıkkım ya da Tibet'te bir rahibin
dokuduğu
Renk renk binlerce ipliğin bir birleşik biçimi
Örülmüş, gerilmiş, ruhsal bir tenis raketi
Bakınca, uçucu ışık dalgalarının yayıldığını
görüyorum
Milyarlarca yıl gibi teller üstünden akıyor parlak
enerji
Tellerin kumaşı tılsımla değiştiriyor renklerini biri
öbürüne doğru tıpkı, sanki
Hayalet Tuzağı
Evren'in küçük bir örneğiymiş gibi
Bilinç birbirine bağlı makinanın algılayan parçası
Dışarda, Zaman -içinde- Gören'e doğru dalgalarını
salıyor
Kendi görünümünü küçük bir örnekle ortaya koyuyor
bir kez - ama her zaman için
Dikkatlice yineleyerek aşağı doğru sonsuz
değişikliklerle
Ve bu her parçada aynı her yerde aynı
Gerçek Başlangıç'tan bu yana uzayın derinliklerinde
kendi kendini çoğaltan bu enerji - ya da
görünüm
Bir "O" ya da bir "Aum" olabilir
Kendi öz Görünümü'nün modeli üstünde kendi
kendini kuşatmış bu bir tek Sözcük'ün
çeşitlemelerini çekerek
En uzak Nebula ve en geniş Astrolojilerin dalgalarında
dışa doğru dönüyor
Yüklü kendi kendine sadık kalması için, bir Fil derisi
üstüne çizili Mandala'da
Ya da gülümseyen bir düşsel Fil'in böğründeki resmin
fotoğrafında
Fil'in görünüşü her ne kadar yersiz bir şakaysa da-
Bir Ateş Şeytanınca tutulmuş bir İşaret olabilir bu.
Ya da bir geçicililik canavarı
Ya da boşluktaki karnımın fotoğrafında
Ya gözümde
Ya da haç çıkaran rahibin gözünde
Ya da kendisine kendi gözünde bakan ve ölen
Ve gerçi bir göz ölse de
Ve gerçi benim gözüm ölse de
Milyon gözlü canavar, Adsız, Cevapsız,
Benden-saklanan,sonsuz Varlık
Kendi kendisini doğuran Yaratık
En küçük bir davranışıyla titreten, bütün gözleri aynı
anda ayrı ayrı yerlere bakan
Tek ve Tek-Olmayan kendi yönünde kıpırdanan
Daha sonrasını bilemem
Ve ben bu canavarın bir betimlemesini yaptım
Ve bir gün bir başkasını göstereceğim
Bir Kriptozoid duyganlığı bu
Sürünüyor ve dalgalanıyor denizin dibinde
Kenti teslim almaya geliyor
Her bilinci yok ediyor
Evren kadar ince, karışık
Kusturuyor beni
Çünkü göze görünmesini kaçıracağımdan korkuyorum
Nasıl olsa beliriyor
Nasıl olsa beliriyor aynada
Deniz gibi aynadan da yıkanıp geçiyor
Sonsuz dalgalanmalar bu
Aynayı temizleyince çekiliyor ve Bakan'ı boğuyor.
Yeryüzünü boğuyor yeryüzünü boğduğunda da
Kendi kendi içinde boğuluyor
Müzikle dolu bir ceset gibi açıklara doğru yüzüyor
Kafasında bir savaş uğultusu
Karnında bir çocuk gülüşü
Karanlık denizde bir ölüm çığlığı
Kör bir yontunun dudaklarında bir gülümseme
O orda
Benim değil
Kendim için kullanmak isterdim onu
Kahraman olmak için
Ama bu bilince satılık değil o
Her zaman kendi yolunda ilerliyor
Tüm yaratıkları bitirecek
Geleceğin radyosu olacak
Zaman içinde kendi kendini duyacak
Dinlenmek istiyor
Kendi kendisini görmekten, kendi kendisini
duymaktan yorgun
Başka bir biçim istiyor bir başka kurban
Beni istiyor
Bana akıl veriyor
Bana varoluş nedenini veriyor
Bana sonsuz yanıtlar veriyor
Ayrık olmak için bir bilinç ve görmek için bir bilinç
Ya Bir olacağım ya da Başkası, alın yazım bu,
hem ikisiyim hem de hiçbiri değilim demek
Ben olmasam da kendi kendiyle uğraşabilir o
Cevapsız Çift'tir o
Elektrikli yazı makinalarının üstünde vınlıyor o
Parçalı bir sözcük yazıyor
Yazdığı parçalı bir sözcük
Amerika,Ada Yayınları,1985,s.19-..-24
çev.Orhan Duru/Ferit Edgü
2 yorum:
kaç no'lu kitap :)
1835;soruluş şekline bakılırsa çok daha öncesi mevcut sanırım))
Yorum Gönder