Ulysses / James Joyce



...Ben.
Sabahleyin düztaban bir serseri basar geçer üstüne.Yararsız.Dalgalarla bozulur.Kabaran sular buraya varır.Ayağının önünde bir su birikintisi görmüştüm.Eğilip yüzüme bakayım bir,kapkaranlık bir ayna,üfleyim,kırışıyor.Bütün bu kayaların üzerindeki çizgiler,deşikler,harfler.A,bunlar saydammış!Üstelik bilmezler ki.O sözcüğün hakiki manasını açıklar mısın?Sana yaramaz çocuk deyişimin nedeni öbür dünyayı,şey,lafı sevmediğimden dolayı.
BEN.BİR.
Yer kalmadı.Vazgeç.
Mr.Bloom yazıları fotiniyle yavaşça bozdu.Bu kumda ne mümkün.Bitki bile yetişmez.Soldurur her bir şeyi.Büyük tekneler de nasıl olsa buralara gelemez.Guinnes’in mavnaları hariç.Kish’in etrafında seksen günde.Mahsus düz yapılmış öyle.
Tahta kalemini fırlatıp attı.Sulu kuma düşerek saplandı çubuk.Bir hafta boyunca bunu yapmaya çalışsan başaramazsın.Tesadüf.Birbirimizi tekrar göremeyeceğiz.Ama çok güzeldi.Elveda,sevgilim.Sağ ol.Beni gençleştirdin sen.
Şimdi bir şekerleme,şey olsaydı.Saat neredeyse dokuz.Liverpool vapuru çoktan kalkmıştır.Dumanı bile kalmamış.Öbür şeyi de yapabilir.Yaptı zaten.Ve Belfast’a.Ben gitmesem daha iyi.Yarış orada,yarışarak Ennis’e dönüş.Olsun.Gözlerimi bir an kapayıvereyim.Uyumam,ama.Yarı düş.Asla aynı şey değil.Yarasa gene.Zararsız.Sadece birkaç tane.
Ah tatlım gördüm senin küçük gençkızbeyazı her şeyini o kirli bracegirdle’ını beni aşktan yapış yapış etti de biz ikimiz yaramaz Grace sevgilim Molly herife yatakta kavuşup Mete’nin nesi süsler Raoul için la parfume de your wife siyah saçlarıyla soluyarak inip çıkan dolgun göğüslüsenoritanın gençkız gözleri Mulvey iri turunçları bana ekmek vanı Winkle kırmızı terliklerini sürüyerek uykumda gezinip sonunda dönersem Agendath büyüleyici güzelliğini gösterdi bana gelecek yıl donunda dönersem gelecek onun gelecek onun gelecek.
Bir yarasa uçtu.Burda.Orda.Burda.Kurşuni uzaklıklarda bir çan çınladı.Mr.Bloom,ağzı açık,sol fotininin yanı kumlanmış,yana doğru eğildi,bir soluk aldı.Sadece birkaç
Guguk
Guguk
Guguk.
Piskoposluk Danışmanı O’Hanlon ile Peder Conroy’un ve Muhterem John Hughes S.J.,rakibin evinde çayla tereyağlı bisküvi ve ketçaplı kızarmış koyun pirzolası yerlerken şömine rafının üzerindeki saat
Guguk
Guguk
Guguk
diye kuğurdu.Oradakiler minicik yuvasından çıkarak saatin kaç olduğunu söyleyen minik kanaryakuşu Gerty MacDowell’ın da orada saatin kaç olduğunu bildiğini zira bu tip konularda Gerty MacDowell’ın maşallah pek varışlı olduğunu ve kayaların üzerinde oturarak bakan o ecnebi beyefendiyi derhal fark ettiğini ve onun da ne olduğunu bildiğini söyledi,yani açıkçası bir
Guguk
Guguk
Guguk...

YKY, 2003, s.13-429, 13-430
çev. Nevzat Erkmen

Hiç yorum yok: