Öte Yaka,7 Ekim 2008 / José Saramago

Biz onlara bakmadığımız zaman nesneler nasıldır acaba?
Her geçen gün bana daha az saçma gelen bu soruyu çocukken çok sormuşumdur kendime.Kendime soruyordum;anne babalara ya da öğretmenlere değil,çünkü saflığıma (ya da daha radikal fikirlere göre,aptallığıma) güleceklerini ve beni ikna etmeyecek bir yanıt vereceklerini tahmin ediyordum: "Nesneler biz onlara bakmadığımız zaman da baktığımız gibidirler." Hep nesnelerin,yalnız kaldıklarında,başka şeyler olduklarını düşünmüşümdür.Sonraları,artık o içinden çıkıp geldiği çocukluğu yargıladığı mağrur kibirle tanımlanan şu ergenlik çağında, körpe yıllarıma eziyet eden metafizik kaygının kesin yanıtını bulduğumu sandım: Bir fotoğraf makinesini hiçbir kimsenin bulunmadığı bir odada otomatik olarak resim çekecek şekilde ayarlarsam nesneleri hazırlıksız yakalayacağımı ve böylece sonunda gerçek görünüşlerini tanıyacağımı düşündüm.Nesnelerin göründüklerinden daha zeki oldukları ve öyle kolay aldatılmaya izin vermeyecekleri gelmedi aklıma: Bütün fotoğraf makinelerinin içinde gizlenmiş bir insan gözü olduğunu çok iyi biliyorlar...Üstelik makine,uyanıklık edip,bir nesnenin önden görünüşünü yakalayabilseydi bile,diğer yüzü hep optik,mekanik,kimyasal sisteminin ya da dijital fotoğraf kaydının erişemeyeceği bir yerde olacaktı.Fotoğrafı çekilen nesnenin,son anda,ironik bir şekilde,gizli yüzünü geçireceği o saklı taraf,o karanlığın ikiz kardeşi.Muğlak karanlığa dalmış bir odada bir ışık yaktığımızda,karanlık yok olur.O zaman kendimize şöyle sormamız tuhaf olmaz: "Nereye kayboldu?" Ve bunun tek bir yanıtı olabilir:"Hiçbir yere gitmedi,karanlık yalnızca ışığın diğer yanı,onun gizli yüzüdür." Bunu daha önce,ben çocukken söylememiş olmaları yazık.Bugün karanlık ve ışık hakkında,ışık ve karanlık hakkında her şeyi biliyor olurdum.




Not Defterimden,Turkuvaz Kitap,2009,s.44-45
çev.Nesrin Akyüz

Hiç yorum yok: