Oza- 2 / Andrey Voznesenski



Çevremdeki şeyleri seçemiyordum.
  Eşyalar hep aynıydı ama onları molekülleri,Merkez Telgraf Binasının tepesindeki neon işareti gibi yanıp sönen ışıklarla biçimlerini değiştiriyordu.Eşyalar arasındaki bağlantılar aynıydı,ama yönleri farklıydı.
  Ağaçlar yapraktan göller gibi yerde uzanıyordu boylu boyunca,ama gölgeleri,oyulmuş kartonlar gibi dik duruyordu.Alüminyum kağıtlar gibi hafif hafif cıngırdıyorlardı rüzgarda.
  İşte bir kuyunun mili yukarı fırladı,bir ışıldaktan çıkan kara bir ışın gibi.Batık bir kova,çamur parçaları dibinde.
  Üç buluttan,yağmurdan dişleri olan üç plastik taraktan (ikisinin dişleri aşağı doğru,ötekinin yukarı) yağmur yağıyordu.
  Ustaca bir rok! Bir Ceneviz kulesi,Korkunç İvan'ın çan kulesi ile yer değiştirmiş.Şıkır şıkır buzdan saçaklar erimeye zaman bile bulamamışlar.
  Tarihin sayfaları bir deste oyun kağıdı gibi karılmış.Moğol istilası sanayileşmeden sonra.
  Siklotronun önünde kuyruğa girmiş,parçalara ayrılıp sonra yeniden bir araya getirilmelerini bekleyen insanlar vardı.Değişmiş olarak çıkıyorlardı dışarı.Birisinin kulağı alnına vidalanmış,ortada bir çukurluk vardı,bir doktor aynası gibi. "şanslısın" diye avuttular onu, "tam anahtar deliklerine göre:hem bakar,hem işitirsin!"
  Bir bayan,müdürü görmek istiyordu."Kalbimi yerine koymayı unuttular.Kalbimi!" Adam,iki parmağıyla tuttu dışarı çekti kadının göğsünü bir masanın alt çekmecesini çeker gibi,içine bir şey koydu,sonra şak!diye kapattı.Bir şarkı tutturdu,keyifle döndü durdu Bilim Adamı.
  "E-9-D-4" diye mırıldanıyordu."Ah,büyük gizi yaşamın!Düzeni böyle tuttukça,parçaların yerleri değiştirilse bile bütün değişmiyor.Kim takar şiiri! Robotlarımız olacak bizim.Can dediğin,amino asitlerin bileşimi..."
  "Ne düşünüyorum bakın.Diyelim ikiye bölmüşüz ekvator kuşağı boyunca ter küreyi,içiçe koymuşuz yumurta kabukları gibi.Geniş çöller bölgesinde Avustralya'nın delmesin diye yeri,tabii,biçmek gerekecekti Eyfel kulesini.Yiterdi yarısı insanlığın mutlak; ama nasıl da coşkuyla karşılardı kalanlar bu deneyi."
  Sözümona-Sanat Bölümü Yönetim Kurulu ancak kürsüde tutabiliyordu düzeni.O ışıklı vitrinlerde sergilenen yumurtalar gibi parlıyordu üyeler.Yusyuvarlaktılar,bu nedenle nereden bakarsanız bakın hep aynı görünüyorlardı.Yalnız bunlardan biri dirseğini yaslayacak yerde bacaklarını atmıştı--bir periskop gibi.
  Ama hiç kimse farkında değildi bunun.
  Şöyle bir göğsünü şişirdi konuşmacı: ama başı,oyuncak bebek başları gibi geriye bakıyordu."Geleceğin Sanatına!İleri!" Tümü katıldı bu düşünceye.Ama hangi yöndü ileri?
  (Belki helâyı,o da olmazsa Geleceğin Sanatını gösteren) bir ok,saat üçe on kalayı gösteren akrep gibi yukarı doğru tırmanıyordu.Halk, görünmeyen bir merdiveni tırmanır gibi, gösterilen yönde tek sıra olmuş ciddi ciddi yürümekteydi.
  Hiç kimse hiçbir şeyin farkında değildi!
    HİÇ KİMSE
  Bütün bunlardan sonra,bir vahiy işareti gibi bir levha parladı:Gevşek Bağlantılara Dikkat! Ama başlarından çakılı vidalar uçları dışarda sipsivri duruyordu.
                                 HİÇBİR ŞEYİN
                                                  FARKINDA DEĞİLDİ
Belki de Oza'dır adı?






digital art by German Tillemann
  

Hiç yorum yok: