Körleşme / Elias Canetti



...Böylece aynı zamanda bir sürü dünyada birden yaşamaktaydı.Akıl hastaları sayesinde,çağının en büyük aydınlarından biri olup çıkmıştı.Hastalarından öğrendikleri,onlara verebildiklerinden daha çoktu.Hastaları,eşsiz yaşantılarıyla onu zenginleştiriyorlardı;Kien ise iyileştirebilmek için onları daha yalın bir düzeye götürüyordu,o kadar.Bazılarında karşılaştığı zihinsel güçleri ve ince zekayı tanıma sığdırabilmesi olanaksızdı.Gerçek diye nitelendirilebilecek kişilikler,yalnızca bu hastaların taşıdıkları kişiliklerdi;yalınlıktan yana hiçbir eksikleri yoktu ve gerçek karakterleri sergiliyorlardı;iradelerinin sapmazlığını ve gücünü bir Napoleon kıskanabilirdi.Georges Kien,bu hastaların arasında tüm ozanlardan daha yetenekli olan,hep yeni esinlerle dolu gülmece ustaları tanıyordu;bunların düşünceleri hiçbir zaman kağıda geçirilen düşüncelerin düzeyine inmezdi;gerçekliklerin dünyasının ötesinde çarpan bir yürekten kaynaklanan bu düşünceler,yabancı fatihler gibi bu gerçekliklerin üzerine saldırırlardı.Ganimet peşinde koşanlar,dünyamızın hazinelerine giden yolun en iyi kılavuzlarıdır.
Georges Kien,bu hastaların oluşturduğu toplumun bir üyesi olduğundan ve kendini onların tasarımlarına adadığından bu yana,klasik anlamda yazınsal yapıtları da okumaz olmuştu.Romanlarda anlatılan,hep aynıydı.Georges,eskiden büyük bir tutkuyla okur,artık değişmez,rengini yitirmiş,eskimiş ve bildirisini yitirmiş saydığı eski tümcelere ilişkin yeni söyleyiş biçimlerinden büyük zevk alırdı.O sıralarda dile çok önem vermiyordu.Dilden tek beklediği,akademik anlamdaki doğruluktu;en iyi romanlar,içindeki insanların en seçkin düzeyde konuştukları yapıtlardı.Kendisinden önceki tüm yazarlar gibi anlatabilen,onların yasal halefi sayılırdı.Böyle bir yazarın görevi,yaşamın insana acı veren,batan sivri çok yönlülüğünü bir kağıdın dümdüz yüzeyine geçirebilmek,böylece de çabuk ve zevkli biçimde okunup geçilmesin sağlamaktı.Tatlı bir okşamayı andıran okuma,kadınlar ve kadın doktorları için aşkın bir başka türüydü;kadınların mahrem okuma zevklerinden anlamak ise bir kadın doktorunun uğraşının gerekleri arasındaydı.Akıl karıştıran anlatımlar,yabancı sözcükler bulanmamalıydı;bir yol daha önce ne denli çok kullanmışsa,o yoldan edinilebilecek zevk de o denli ayrımlaşmış olurdu.Roman yazınının tümü,kibarlığı öğreten bir ders kitabı sayılabilirdi.Okuyan kişiler,zorunlu olarak nazik olurlardı.Bu gibilerin başkalarının yaşamlarına katılmaları,kutlamalar ve başsağlığı dilekleriyle sınırlıydı.Georges Kien,mesleğe kadın doktoru olarak başlamıştı.Genç ve yakışıklı oluşu yüzünden büyük bir müşteri kitlesi kazanmıştı.Yalnızca birkaç yıl süren o dönemde kendini Fransız romanlarına adamış,bu romanların kendi başarısına katkısı önemli olmuştu.Kadınlara elinde olmaksızın sanki onlara aşıkmış gibi davranırdı.Tüm kadınlar onun beğenisine hak verirler ve bu beğenmenin getirdiği sonuçları kabul ederlerdi.O dönemde kadın denen dişi maymunlar arasında hastalanma alışkanlığı yaygınlaşmıştı.Georges Kien,kucağına düşen tüm nimetleri alıyor ve zaferlerine ayak uydurmakta güçlük çekiyordu.Tümü de ona hizmet etmeye hazır sayısız kadınların arasında,şımartılmış,zengin ve iyi yetiştirilmiş biri olarak,Buda olmazdan önceki prens Gautama’nın yaşamına benzer bir yaşam sürüyordu.Ne endişeli babalar,ne de prensler onu dünyanın sefaleti karşısında körleştirememişti,ama yaşlılığı,ölümü ve yoksulluğu o denli çok görmüştü ki,sonunda bütün bunları görmemeye başlamıştı.Aslına bakılırsa okuduğu kitaplar,dile getirdiği tümceler,çevresinde bir duvar ören açgözlü kadınlar nedeniyle dünyadan kopmuş sayılabilirdi...

Payel Yayınları,2007,s.446-447
çev.Ahmet Cemal

Hiç yorum yok: