so..

hiçbir şey biriktirmezdi.
"dün"ü biriktirmemeyi öğrettiler, resimleri kendi öğrendi.
"an"lar kalmıştı geriye
tek tük, zamansız...
yavaşça onları da elinden çıkarmaya başladı.
an vardı ucuza gittiğine yandı,
an vardı pahalıya bile sattı.
oysa pahalarını belirleyen kendi değildi.
şimdi el damarlarında neredeyse gözle görünmez zayıflıkta atan canı,
yeni "an"lara hazır...

3 yorum:

Profösör dedi ki...

Ölüm gibi bir şey mi bu?

so.. dedi ki...

bir şeylere bağlanmamak kimine göre ölümdür belki, bana göre devam etmenin koşulu.

Profösör dedi ki...

zmir Basmane garının karşısında, cadde üzerijnde bir cmi var. Caminin arkasında koca bir çınar ve dibinde de büyük tavanlı kıraathane var. Duvarlrında camlı dolplar, içlerinde camlı, marpuçlu nargileler var. Belki de yüzlerce. İçeride yüzlerce insanın sigara dumanıyla kıraathanede oturanların uğultulu ve gürültülü sesi.. Kısa boylu, kel kafalı, hafif sıska bir garson, bir elinde içi yüzlerce çay bardağını alan bir tepsi, bir elinde de yaldızlı nargileyle sanki bale yapar gibi masaların arasında dolaşıyordu. Birden kıraathnenin gürültüsünü astıran tiz bir ses duyuldu;

"Çaaaayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy !..."

Bu ses öyle bir ses ki; kıraathanenin gürültüsünü bastırması bir yana, koca şehrin gürültüsünü de aşarak, bütün Kadifekale çınlıyordu sanki.. Kadifekale'de oturan yaralı bir kadın herşeye rağmen bu sesin kime ait olduğunu biliyordu. Çünkü yaralı kadın can kulağıyla bu sesin gelmesinij bekliyordu sanki.

"Çaaaayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy !..."

sesi tekrar duyuldu Kadifekale'den. Bu sesi sadece Kadifekale'den yaralı kadın duyabiliyordu. Beklediği sesti bu. Bu ses gerçekten yürekten geliyordu, yürekten işitiliyordu. Sanki sıska adam kendisijne " Çiçeğiiiiiiimmmmmmm " der gibi sesleniyordu. Gerçekten yüreğine bir nevi merhem olan bu sesle mutlu oluyordu. çünkü yüreği yaralı kadının adı da "Çiçek" idi.