Deliliğe Övgü / Erasmus

   ...Demek ki bilimler, insanın hayatına askıntı olan öteki afetlerin arasında dünyaya gizlice giriverdiler. Onlar doğumlarını, bütün cinayetleri ve fesatları yaratanlara, yani ifritlere, isimlerini bu uğursuz bilimlerden alan felaketli cinlere borçludurlar.
   Altın çağının insanları bu boşuna ve zararlı bilimleri hiç tanımazlardı; doğanın dürtülerine boyun eğerek içgüdülerine tatlı tatlı uyarlardı. Madem ki hepsinin bir tek dili vardı ve yalnız birbirlerini anlamak için konuşurlardı, o halde gramer nelerine yarardı? Madem aralarında hiçbir zaman boş kavgalara yol açacak karşıt düşünceler yoktu, o halde tartışmaya ne gereksimleri olurdu? Hiçbir kavgası olmayan kimselerin, retorik nelerine yarardı? Ahlakları daha temiz ve masum olan bu insanlar, cinayetleri cezalandırmak, ahlaksızlıkların önünü almak için bilge ve tedbirli kanunlar yapmayı nasıl düşüneceklerdi? Bunlar tanrılarına saygıyla dolu olduklarından, doğanın sırlarını çözmeye, yıldızların uzaklıklarını, dönüşlerini, etkilerini bilmeye, her şeyin gizli nedenlerini keşfetmeye uğraşan o kafirce meraka sahip değillerdir. Zavallı ölümlülerin zekalarına doğa tarafından çizilen sınırları geçmeye yeltenince, cinayet işlemiş olacaklarına inanırlar. Göğün öte tarafında neyin bulunduğunu bilmek isteğine gelince, bu, kafalarından asla geçmemiş olan bir çılgınlıktır.
   Altın çağının masumluğu yavaş yavaş bozulunca, muzir cinler, evvelce dediğim gibi, bilim ve sanatları icat ettiler. İlkönce bunların sayısı azdı; pek az kişi bunlarla meşgul olurdu. Az sonra, Keldaniler'in boş inançları ve Grek'lerin işsiz güçsüzlüğü yüzünden, bunlardan pek çok sayıda icat olundu ve her biri zihinlere birer işkence kesildi. Zira, en önemsizlerinden biri olan gramer, tek başına bir adama bütün ömrünce eziyet etmeye yeter. Bununla beraber, bütün bu bilimler arasında, en faydalıları sağduyuyla yani delilikle en çok ilgili olanlardır. Teologlar açlıktan ölüyorlar, fizikçiler pinekliyorlar, astrologlarla alay ediliyor, münazaracılar hor görülüyor. Hekim ise, kendi başına bütün bu kimselerden daha değerlidir. Sanatının güç olmasına karşın, o ne kadar cahil, gafil, yüzsüzse, halkın hatta en zengin prenslerin güvenini de o oranda kolay kazanır. Zaten tıp özellikle çoğu hekimlerin bugün uyguladıkları şekilde olursa, bir çeşit yüze gülücükten başka bir şey değildir; bu bakımdan da retoriğe oldukça benzer. Hekimlerden sonra, hukukçular sırada ikinci yere layıktırlar; hatta, hakça düşünülürse, birinci yeri istemeye layık değil midirler, bilmiyorum. Her ne ise, bütün filozoflar (zira kendi hakkımda bunu söylemek istemem), onlarla alay etmekte, onlara eşek gözüyle bakmakta birbirleriyle uyuşurlar, fakat bu alemin büyük ve küçük işlerini keyiflerine göre düzenleyenler, gene bu eşeklerdir. Bu cahiller, gelirlerini artırırlar; oysa tanrısallığın bütün gizlerini bilen teolog, bir tabak kötü sebzeyi miskin miskin yer ve vücudunu kemiren haşarata karşı sürekli bir savaş vermek zorunda kalır.
   Madem ki deliliğe yakın bilimler bizi, daha uzak olanlardan fazla mutlu eder, o halde bilimlerle hiç ilişkisi olmayan kişiler, saf doğadan başka rehberleri olmadığından, ne kadar mutludurlar. Onlar da insanlığa çizilmiş sınırlar içinde kaldıkça, bu sadık rehber tarafından hiç terk edilmezler. Doğa, onu örten ve engel olan her şeyin düşmanıdır, ve doğanın yetki eserleri, sanat tarafından bozulmamış olanlardır.
   Öyle ya, bütün hayvanların en bahtiyarları, kural ve özentisiz yaşayıp doğa kanunlarından başka kanun tanımayanlar değil midir? Arılardan daha mutlu, hayranlığımıza daha layık bir hayvan var mıdır? Her ne kadar insan gibi beş duyuya sahip değillerse de, onların mimarisi, sizinkine sonsuz derecede üstün değil midir? Cumhuriyetleri sizin filozofların tasarladıklarından bin defa daha mükemmel değil mi?..


Kabalcı, 1992, syf.48-49-50
çev. Nusret Hızır

2 yorum:

kanilski dedi ki...

hangi yildizlardan dustuk de birbirimizi bulduk... ciddi yazan, felsefeye yakin, sanattan anlayan ve saniyorum turk asilli bir kadin. nesliniz tukenmemis miydi sizin? okunacaksiniz... uzun bir sure... en azindan benim tarafimdan...

so.. dedi ki...

çok teşekkür ederim sevgili kanilski; benim için de seni okumak, bilmek büyük bir keyif oldu ve eminim olmaya devam edecek.