Portnoy’un Feryadı / Philip Roht



...Abartıyor muyum?Akıllıca tezgahlanmış bir gösteriden mi ibaret yoksa bu yaptığım?Belki böbürleniyorum,ha?Benim bu durmak bilmezliğim,bu doymak bilmezliğim bir tür hastalık mı-yoksa bir başarı mı?İkisi birden mi?Olabilir.Yoksa bir kaçış yolu mu sadece?Bakın,daha otuzlu yaşlarının başında bir insan olarak,vücudu artık benim için sahici bir ilgi nesnesi olmaktan çıkmış hoş biriyle evlilik zindanına kapatılmış durumda değilim en azından-her gece,nereden baksan şehvetten değil mecburiyetten tokuşturacağım biriyle yatağa girmem gerekmiyor hiç değilse.Yani,bazı insanların gece yatma vakti gelince yaşadığı o kabus gibi çöküntüyü kastediyorum…Öte yandan benim durumumda da,belli bir açıdan bakınca belki insanı biraz çökerten bir şeyler bulunduğunu ben bile kabul etmek zorundayım.Her şeyi birden elde edemiyorsunuz tabii,yahut ben bunu böyle anlıyorum-yalnız benim asıl kendime,yüzüme karşı sormak zorunda olduğum soru şu:Benim elde etmiş olduğum bir şey var mı?Kadınlarla böyle deneyler yapmaya daha ne kadar devam ederim?Bu şeyi önüme çıkan deliklere sokuşturmaya daha ne kadar devam ederim-önce şu delik,sonra bundan bıkınca şuradaki öbür delik…ilanihaye böyle.Ne zaman bitecek bu?İyi de niye bitsin?!Anamla babamı memnun etmek için mi?Norma uymak için mi?Üç-beş yıl önce hürmetle telaffuz edilen şu kelimeyle,bekar kelimesiyle ilgili olarak şimdi niye savunmaya geçmek durumunda kalıyorum,Allah aşkına?Bekar-ee,ne yapalım yani!Neymiş suçumuz?Cinsel özgürlük mü?Bu devirde hem de?Ne diye burjuvaziye boğun eğecekmişim ben?Ben onlara diyor muyum,bana boyun eğin diye?Belki Bohemya’da yemişliğim var biraz-o kadar mı kötü yani?Kime ne zararı varmış benim şehvetimin?Bayanları zorla alıkoymuyorum ya?,alınlarına silah dayayıp sokmuyorum ya yatağa.Kendimi övmek gibi olmasın ama dürüst ve sevecen bir erkeğimdir ben;bakın erkek erkeğe konuşuyoruz,size anlatayım…İyi de niye kendimle ilgili açıklamalarda bulunacakmışım?Kendimi mazur gösterecekmişim?Ne diye arzularımı Dürüstlük ve Sevecenlik ile açıklayarak haklı göstermem gerekiyor ki?Benim de arzularım var işte-yalnız benimkilerin sonu gelmiyor,o kadar.
Sonu gelmiyor!Ve bu da,yani şu anda psikanalitik bir açıdan bakarsak pek bir marifet olmayabilir tabii…Ama zaten bilinçdışının tek yaptığı şey,Freud öyle demiyor mu,istemektir.Ve istemek!Ve İSTEMEK!Ah Freud,bakın biliyorum işte.Bunun götü çok güzel,ama fazla konuşuyor.Öte yandan öbürü,şu taraftaki,hiç konuşmuyor,yani anlamlı laflar çıkmıyor ağzından-ama,Yarabbim,ne biçim alıyor ağzına!Ne biçim vakıf yarakolojiye!İşte bu da dünya tatlısı bir kız,bugüne kadar iki dudağımın arasına aldığım bütün meme başları içinde en yumuşak,en pembe,en etkileyici olanları onda,ama geliniz görünüz ki alt takımlarıma inmiyor işte.Tuhaf,değil mi?Ama buna rağmen-gel de anla şu insanları-vurdururken en büyük zevki,işaret parmaklarımdan birini yada ikisini birden,dibine kadar makatına sokmam.Bu ne acayip iştir böyle!
O deliklerin ve açıklıkların sonu gelmez büyüsü!Görüyorsunuz işte,duramıyorum!Kimseye de kendimi bağlayamıyorum.Bir,bir buçuk yılı bulan ilişkilerim oldu,aylar ve aylar boyu aşk yaşadım,hem şefkat hem şehvet vardı,ama sonunda-ölüm kadar kaçınılmaz bir şekilde-zaman geçiyor ve şehvet sönüp gidiyor.Sonunda,evlilik için o adımı atamıyorum işte.İyi de niçin atacağım?Niçin?Alex Portnoy,birilerinin kocası ve babası olmak zorundadır,diyen bir kanun mu var?Doktor,pencerelerin pervazına çıkıp kendilerini aşağıya atmakla tehdit edebilirler beni,kutu kutu Seconal haplarını tavana kadar yığabilirler-böyle evlilik derdine düşmüş kızlar kendilerini metronun önüne atacak diye haftalarca arka arkaya dehşet içinde yaşayabilirim,ama kalan günlerimi yalnızca bir kadınla yatarak geçireceğime dair bir sözleşme imzalayamıyorum işte,imzalamayacağım da.Bir düşünün:Diyelim ki A ile evlendim,hani şu latif memeleri falan olanla,B ile karşılaştığımda ne olacak,kiminkiler daha latif-hadi ondan geçtim,kiminkiler daha yeni?Ya da C diyelim,kıçını,benim daha önce hiç yaşamadığım çok özel bir biçimde oynatmasını bilen C;veya D,veya E,veya F.Size karşı dürüst olmaya çalışıyorum Doktor-çünkü iş sekse gelince insan muhayyilesi Z’ye kadar gidiyor,sonra onu da geçiyor!Memeler ve amlar ve bacaklar ve dudaklar ve ağızlar ve diller ve büzükler!Ne kadar enfes ve kışkırtıcı olursa olsun,gün gelip gözüme bir somun ekmek kadar aşina görünecek bir kız için,zaten hiçbir zaman elde edememiş olduğum şeylerden niçin vazgeçeyim?
Aşk için mi?Ne aşkı?Tanıdığımız bütün çiftleri,hani bağlanmaktan korkanları bile birbirine bağlayan şey aşk mı yani şimdi?Daha ziyade zayıflığa benzer bir şey değil mi bu?Daha ziyade rahatına düşkünlük ve apati ve suçluluk duygusu değil mi?Daha ziyade korku ve tükenmişlik ve atalet,düpedüz tırsaklık değil mi-evlilik danışmanlarının ve şarkı sözü yazarlarının ve de psikoterapistlerin sonsuz hayallerine konu olan “aşk” ile ne alakası var bunların?Lütfen,aşk ve süresi hakkında yemeyelim şimdi birbirimizi.İşte bunun için soruyorum size:Bundan beş,altı,yedi yıl sonra sokaklara fırlayarak yeni taze yarıklar peşinde koşmaya başlayacağımı bile bile,”aşık” olduğum biriyle nasıl evlenebilirim?Benim için şipşirin bir yuva ve saire yapmış olan sevgi dolu karıcığım da o sırada yalnızlığına ve reddedilmişliğine cesaretle göğüs geriyor olacak.Onun o korkunç gözyaşlarına nasıl dayanırım?Dayanamam.Bana tapan çocuklarımın yüzüne nasıl bakarım?Sonra gelsin boşanma,öyle mi?Çocuklara yardım.Nafaka.Çocuklarla görüşme hakkı.Muhteşem bir proje,muhteşem.Ve ben geleceğe gözlerimi kapayamıyorum diye kendini öldürecek kadın varsa,eh,sonunu kendi düşünsün-düşünmek zorunda!Gelecekte bizi bekleyen doyumsuzlukları ve pişmanlıkları şimdiden görecek kadar akıllı olduğum için kimsenin intihar tehditleri savurmasına gerek yok,bunu haklı gösterecek bir şey de yok…Yavrum,lütfen,lütfen öyle uluyup durma-biri boğazlanıyor sanacaklar.Birtanem (diye yalvarmalarım kulaklarımda hep-geçen sene,bu sene,hayatımın her senesi!),herşey düzelecek,geçecek gerçekten,doğru söylüyorum;hepsi geçecek,herşey harika olacak,bugünkünden bile daha şen şakrak,daha keyifli olacaksın,onun için,orospu seni,gir artık şu odaya da ben de gideyim artık!”Sen!Sen ve o iğrenç aletin!” diye ağlıyor en son hayallerini(ve kuruntularını) yıktığım,kendi kendine gelin olup güvey bulamayan o tuhaf,fasulye sırığı misali ve fazlasıyla kafadan kontak arkadaşım-iç çamaşırı reklamlarında modellik yapıyor ve okuması yazması olmayan babasının Batı Virginia’daki kömür madenlerinde kazandığı parayı,bir saatte kazanıyordu:”Ben de seni üstün bir insan sanmıştım,seni aşağılık ambiti,orospu çocuğu seni!”Hakkımda böyle yanılmış olan bu güzel kıza ben Maymun diyorum,benimle karşılaşıp daha görkemli şeyler yaşamaya başlamadan kısa bir süre öncesinde takıldığı ufak çaplı bir sapıklıktan kaynaklanıyor bu lakap.Doktor,hayatımda onun gibi birine daha rastlamadım,ergenlik çağımın en şehvetengiz hayallerimin karşılığıydı O-ama onunla evlenmek,ciddi olabilir mi bu kız?O kadar süslenip püsleniyor,kokular falan sürünüyor ama çok aşağı bir yerlerde görüyor işte kendini ve aynı anda da beni,abes denecek kadar yukarılarda bir yerde görüyor- ve başımıza en çok dert açan da bu zaten.Fakat aynı zamanda beni de çok aşağı bir yerde görmekte!Kafası karışık bir Maymun bu ve üzülerek söylemek zorundayım ki pek zeki değil.”Bir entellektüel!” diye haykırıyor.”Tahsilli,yaratıcı bir insan!Seni alçak,sefil herif,kazma sapı gibi dolaş dur,Harlem’deki zencileri umursadığın kadar umursamıyorsun beni,onları tanımıyorsun bile,halbuki ben tam bir senedir sana saksafon çalıyorum!” Kafası karışmış,kalbi kırılmış ve aynı zamanda aklını kaçırmış.İşte bütün bunlar,Atina’da kaldığımız otel odasının balkonunda oluyor,ben eşikte,elimde bavullarla durmuş,n’olur içeri girsin de şu uçağa yetişip buradan gideyim diye yalvarıyorum.Sonra ufak tefek,kızgın bir adam olan müdür,elini kolunu sallayarak çıkıyor merdiveni-boydan boya zeytinyağına bulamış,bıyıklı,gazaba gelmiş vaziyette bir muhterem zat.Derin bir nefes alarak diyorum ki,”Bana bak,madem atlamak istiyorsun,iyi,atla öyleyse!” ve çıkıyorum dışarı,kulağıma çalınan son sözler,kendi ifadesiyle benim ona,tırnak açınız,dayattığım,tırnağı kapayınız,bütün o aşağılayıcı şeyleri yapmasının tek nedeni,bana olan aşkı(“Aşk!” diye haykırıyor).
Oysa hiç öyle değil,Doktor!Hiç de değil!Aklı sıra beni suçluluk duygusuna boğacak,uyanık kaltak-bu sayede de koca bulacak kendine.Çünkü yaş yirmi dokuza dayandığı için bunu istiyor artık,anlıyorsunuz ya-ama yine anladığınızdan eminim,benim,onun istediği gibi davranmam için neden değil bu.”Eylülde otuz yaşıma basacağım,orospu çocuğu!”Doğrudur Maymun,doğrudur!İşte tam da bu nedenledir ki beklentilerinle hayallerinden sorumlu olan sensin,ben değil!Anladın mı,Şıllık! “Dünya aleme rezil edeceğim seni,taş kalpli puşt!Senin pis bir sapık olduğunu söyleyeceğim herkese,bana yaptırdığın iğrenç şeyleri anlatacağım!”
Amcık! O ilişkiden sağ salim kurtulduğum için şanslıyım doğrusu.Kurtulduysam tabii!..

Ayrıntı Yayınları,2002,s.83-..-86
çev. Özden Arıkan

Hiç yorum yok: